Dienstag, 8. Juli 2008

Mehmet Bakır'a iletişim ve haberleşme araçlarından yoksun bırakma cezası verildi!

Mehmet Bakır bundan yaklaşık bir ay önce tutuklu bulunduğu Bolu F Tipi' nde, "haberleşme ve iletişim araçlarından yoksun bırakma" cezasına çarptırıldı. Aşağıda bu cezaya ilişkin kendisinin açıklamaları bulunmaktadır,

Annemle 24 Mayıs 2008 de açık görüşe gidiş-geliş sırasında yapılan üst aranması sırasında "keyfi aramaya son !" dediğim için (Ahmet Özen ve Resul Kocatürk de aynı esnada ve onlara dair de) disiplin soruşturmam 01.04.2008 günü karara bağlanmış ve bir ay süreyle " Haberleşme veya İletişim Araçlarından Yoksun Bırakma Cezası " verilmişti.

5275 sayılı Kanunun 42.maddesinin 2.fıkrasının " e " bendine göre "Gereksiz olarak marş söylemek ve slogan atmak " gerekçesine dayandırılıyor..Dedektör aramasına tekrar direnerek " Keyfi aramaya son ! şeklinde slogan attıkları " şeklinde, biz açık görüşte bulunan üç kişi hakkında tutanak tutulmuştur..

Buna 5275 sayılı kanunun 4.fıkrası gereği " sözlü ve yazılı savunma yapma hakkı "nı belirtilen 3 gün içinde itirazla bildirmek gerekiyordu. Bu kanuna dayanarak ve görevli çağırarak "sözlü savunma " hakkını kullanmak üzere (ben ve Resul olarak ) 27.03.2008 günü ilettik..Bu talebimiz ve hakkımız " yazılı dilekçe " ile yapılmadığından kabul edilmedi., 25.05.2008 de bize isnat edilen "suç" a ve verilen disiplin kararına yazılı olarak 28.03.2008 günü, ben ve Resul ortak imzayla bildirdik..Kİ ,ben ve Resul aynı hücrede kalıyoruz.

Bu dilekçemiz ve itirazımız aynı gün olan 28.03.2008 tarihinde " toplu imza attığımız " gerekçisiyle ve ayrı ayrı yazmamamız halinde işleme konmayacağı, ayrıca " idarenin dilekçeleri fotokopi çekme yükümlüğünün bulunmadığı "gerekçesiyle söz konusu yazılı itirazımız da işleme konulmamıştır. Sözlü ve yazılı savunmamız işleme konmadı. Verilen karara 15gün içinde itiraz süresi içinde 16.04.2008 tarihinde Bolu İnfaz Hakimliği'ne yaptığımız itirazımız verilen cezanın " usul ve yasaya uygun olduğuna " na karar verilerek 24.04.2008 tarihli yazıyla\kararla reddedilmiştir. Bolu İnfaz Hakimliği'nin bu onama kararına bu kez de Bolu Ağır Ceza Mahkemesine 05.05.2008 tarihli dilekçe ile itiraz ettiğimizi bildirdik.

Bolu Ağır Ceza Mahkemesinde 15.05.2008 tarihli kararıyla itirazımızın reddine karar verilerek hakkımızda verilen ceza kesinleşmiş bulundu.21 Mayıs 2008'de bana\bize tebliğ edilen nihai kararın yürürlüğe girmesini beklemekteyiz.

Bu kararlar neyi gösterecek konusunda söylenecek söz var. Söylenecek söze dair gerekenleri itiraz başvurularımda öz olarak yazdım.

1)Açık görüşte gidiş-gelişte 50 metrelik mesafede,kameraların gözetiminde,görevlilerin eşliğinde geçen ve yapılan görüşmeye rağmen 5kez arama yapılması keyfi bir hal almıştır. Üst aramanın makul düzeyi aştığı açıktır. Aranan kişi ben olduğuma göre,itiraz hakkı da bana aittir. Makul ötesi olan keyfidir. Ve keyfi olana keyfi demek haktır meşrudur! Kanun yapıcılar öyle insafsız ve antidemokratik ki,slogan atmayı canları istediği zaman ve durumda "gereksiz yere" diye cezalandırma hakkını tanıyorlar kendilerine. Tutuklu ve hükümlüler ise sesini çıkarıp keyfi uygulamaları protesto etmeye hakkı olmayan birer "eşya"dır sanki!Kanunlar gerici,faşist,saçma ve antidemokratikse ne yapmak lazım ?Protesto ve gösteri hakkına ve özgürlüğüne ne oldu o zaman ?Yetkililer bunu dikkate almalı !

2)Üst araması sırasında (ve tüm gidiş-gelişlerde)kameralar çekimdedir. Üst araması yapılırken at tığımız "keyfi aramaya son!" sloganı aramayı engelleyici bit nitelik taşımadığı kamera çekimleriyle tespiti mümkündür. Durum buyken "aramaya direndiğimiz" suçlaması meşru protesto hakkını "suç"a dönüştürmek için başvurulan zorlama bir gerekçeden ibarettir. Yetkililer bunları dikkate almalı.

3)Sözlü ve yazılı savunmalarımız bir şekilde işleme konmayarak karar verilmiştir. Bu tanınan b i r hakkın ihlalidir aslında. Verilecek kararın da en başındaki niyetinin ifadesidir aslında. Dilekçelerimizde buna dair yazdıklarımız yetkiler ve mahkemece dikkate alınmadığı açıktır.

4)Dilekçelerimizde belirttiğimiz üç yazılı savunma ve itiraz sebeplerimizin verilen kararlarda dikkate alınmadığı,gerçeklerin nelere dayandırıldığı belirtilmeyen ilgili kararlardan anlaşılmaktadır. İtirazımızın neden reddedildiği ne İnfaz Hakimliği ve ne de Ağır Ceza Mahkemesi kararlarında yoktur ve anlamak mümkün değildir.

"Gereği düşünüldü", "hüküm" ve "tebliğinde" ile sonuç koymakla yetinilmiştir. Hukuk ve adalet mi...Yetkililer bunları dikkate almadı! Yine !

Şimdi bir ay boyunca "haberleşme ve iletişim araçlarından yoksun bırakma cezası" uygulanacak. Haksız ceza verenleri cezalandırma işlemini hangi hukuk merci yapar acaba?

Beş kez üst araması eninde sonunda değişecek!Değiştiğinde verilen haksız cezaların bedelini kim ödeyecek,bununla ilgili düzenleme olacak mı?Bunlar merak edilecek sorular..

F-Tipi ceza evlerinde "yüksek güvenlik" bahanesiyle abartılar da son derece yüksek! Bu haksızlıklar F-Tipi uygulamalarıyla,ilgili düzenlemelerle ve her bir hapishane idaresinin "mahsus mahal" uygulamasıyla ilgilidir. Bu kadarı da fazla! denecek türden uygulamalara karşı gelmek insan onurunun bir gereğidir.

Bir gazeteci olarak bunu anlatmak benim bir görevim ve şahsi sorunumdur aynı zamanda. Kamuoyuna duyurma da bunun bir parçasıdır

Mehmet Bakır

Bolu F Tipi Cezaevi

Mayıs 2008

Donnerstag, 3. Juli 2008

Letter from Mehmet Bakir (english news on www.tuerkeiforum.net )

The letter of 14 May 2008 arrived in Germany on 26 May. The frequent transfers of members of the group have not only resulted in difficulties of communicating with each other (many letters were not forwarded), but led to postcards and letters from abroad not being forwarded to them too. Mehmet Bakir did not receive letters for the last months, but lateley two cards from France were handed over to him. (...)

Full Message here: http://www.tuerkeiforum.net